Antalya’da Şiir Konuşuluyor

Osman Utku Atış önderliğinde toplanan şiir severler her hafta yapmayı hedefledikleri şiir sohbetlerinde bu hafta Füruğ Ferruhzad ,Didem Madak ve Nilgün Marmara şiirini konuşmak için Farabi Kitap Kafe’de toplandılar. ‘Kadın şairler vardır: Üç lirik anı’  isimli etkinlik 4 Mart Cumartesi günü saat 15.00’de başladı.

O.Utku Atış: Etkinliğimize Üç Lirik Anı ismini verdik, benim için anı tazeliğini koruyabilen şeydir. Bugün konuşacağımız üç şaire baktığımızda her birinde inanç eksenli kadın mücadelesi görüyoruz. Bu mücadeleye baktığımızda yok edilmeye çalıştıkları halde biz eziliyoruz demediler. Ezilmekten sanat çıkardılar. Ah vah’çı olmadılar sanatçı oldular. Mücadele etmeden ‘anı’ olunmaz. Günümüz Türkiyesi’ne baktığımızda ezilmekten ah vah’çılar çıkıyor sanatçılar değil ne yazık ki..

  1. yüzyılda İran’da yetişmiş en önemli şairlerinden biri olarak kabul edilen Füruğ Ferruhzad (5 Ocak 1935 – 13 Şubat 1967) küçük yaşta kendinden yaşça büyük biriyle evlendirilmiş ve bir oğlu olmuştur. Evliliği dayanılmaz olarak gören Füruğ, o dönem şartlarını düşünüldüğünde çok radikal bir karar alarak eşinden ayrıldıktan sonra oğlunu bir daha hiç görememiştir. Çocuğunu görememek her zaman onu derinden etkilemiştir.

Katılımcılardan birinin Füruğ Ferruhzad’ın ‘’Halka’’ isimli şiirini okumasıyla devam eden etkinlikte Füruğ’un şair kişiliğinin yanı sıra toplumda ve sanatta yer buluşundan da söz edildi.

Osman Utku Atış : ‘Füruğ da milyonlarca kadın gibi evinde kendini eğiten bir kadındır,çok genç yaştayken ilk şiir kitabını çıkarmıştır. 1962 yılında henüz 27 yaşındayken Kara Ev adını verdiği filmi ile dünyanın birçok yerinde ödüller kazanmıştır. Dönemde sanatta başarılı olmak için birçok kadın,erkek ismiyle eserlerini yayınlarken Ferruhzad böyle bir şeye gereksinim duymamıştır. Kendisini bastırmaya yok etmeye çalışanlara yenilmemiştir. ‘’

Genç kız gülümseyerek dedi ki
nedir bu altın halkanın sırrı
parmağımı böylesine sıkı sıkıya saran
bu halkanın sırrı

(Halka adlı şiirinden alıntıdır)

Yaşadıklarını sanatına yansıtan Füruğ’un şiirinde mistik İran tekniği göze çarpar. Mistik iran tekniği bizim toplumumuzdan uzak olarak algılansa da gerçek öyle değildir. Çevirmek şiiri tekrar yazmaktır her kitap için bu böyledir ama şiiri imgelemek söz konusu olunca İran’dan gelen sanatı bizim anlamlandırmamız zor olmuyor Finlandiyalılar bu şiiri kendi dillerine çevirseler anlamaları zor olabilir ancak biz o kültüre o ruha yakın olduğumuzdan kendi dilimize çevirdiğimizde bu şiirleri anlayıp hissedebiliyoruz.

 

Etkinlik Nilgün Marmara şiirlerinin konuşulmasıyla ve okunmasıyla devam etti.

Her zaman varoluşsal bir sıkıntı içerisinde olan Nilgün Marmara 13 Ekim 1987 tarihinde, beşinci kattaki evinin, yatak odası penceresinden atlayarak intihar etti.80’li yıllardan itibaren şiirinde varoluş ,ölüm ve yaşam arasındaki bağlar konuları göze çarpan Marmara  Sylvia Plath’ın yalnızlığa ve hayata bakışından çok etkilenmiştir .Sylvia ve Nilgün’ün ölüme bakışlarında farklar olsa da  ikisi de şiirlerini yazarken dünyadan koptukları bir gerçektir. Aile içerisinde de toplumda da edebiyatta da kendine bir yer bulamadığını ve anlaşılamadığını düşünen Nilgün, Sylvia’yı kendine bir örnek olarak görmüş aynı yazgıyı paylaştıklarını düşünmüştür.

İntiharını önceden planladığı düşünülen Nilgün Marmara’nın ölüme atlarken sessiz kalışı onun bu ölümle başka bir boyuta geçeceğine inandığını düşündürmüştür.

Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi…
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!

Yitiyor işte göz ardı edilen bedenim,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi…

(Savrulan Beden isimli şiirinden alıntı )

Osman Utku : ‘’Hiçbir intihar raslantı değildir, kendini asmak isteyen bir kişiyi trenin önünde bulamazsınız, Nilgün’ün yokoluşla da bir sorunu vardır. Nilgün Marmara Türk şiirinde bir çıban gibidir. ‘’

FURUĞ FERRUHZAD, NİLGÜN MARMARA VE DİDEM MADAK’IN ATASIDIR

Didem ve Füruğ zamanı ve mekanı ortadan kaldırırcasına benzer yaşamlar benzer sanatlar ortaya koymuşlar ve aynı hisleri uyandırmışlardır.

Osman Utku ATIŞ:

‘’Seküler bir ailenin seküler bir kızı olan Didem Madak İzmirlidir, İzmir kızıdır. Madak şiiri imanla tanışmış bir şiirdir. Anlama gayreti ve yorulmuşluk şiirlerinde göze çarpar. Madak şiirine baktığımızda ütü masasından bahsederken bile Allah’la konuşabildiğini görürüz’’

Heceleme beni artık Allah’ım
Bırak okunaksız kalayım
Kaderimin hepsi pek iyi olmasın varsın
Bak, ömrüm eriyor işte
Çocukluk fotoğrafımdaki kardan adam gibi yanı başımda

(Samson ve Dalila isimli şiirinden alıntıdır)

Türkiye’nin toplumsal yapısı düşünüldüğünde Didem Madak gibi bir kadın şairin edebiyatta kendine yer bulabilmesi büyük başarıdır. Madak kanser hastalığı nedeniyle 41 yaşında yaşamını yitirdi.

O.Utku Atış :

‘’Kadını konuşurken sadece şair kadın değil toplumdaki kadın siyasette kadın da konuşulmalıdır ki Şair Kadın anlaşılabilsin. Dönemimizde kapitalizm sanatı da kullanmaktadır. Popülarite arttıkça üretemeyenleri üretenleri satmaya başladılar. Füruğ, Didem, Nilgün bu satın alma metasına uğramıştır. ”

Yaklaşık iki yıl önce Antalya’ya yerleşen Osman Utku Atış :  ‘’Her şehrin bir dinamiği vardır. Antalyalılar olarak bu şehrin dinamiğini bilmiyoruz nerede ne oluyor bilmiyoruz konuk gibi yaşıyoruz. Bu şehrin karanlığıyla da ışığıyla da barışık olmalıyız. Biz kültür deyince edebiyat deyince İstanbul’da  Ankara’da yapılır sanıyoruz ancak şehri sokak sokak gezince tanıyınca şiir de çıkar edebiyat da çıkar.Bu şehirde artık şiir konuşulsun istiyoruz’’ dedi. Kendilerini herhangi bir topluluk çatısı altında konumlandırmadıklarını belirten ve fikir muhafazasına karşı bir insan olduğunu söyleyen Atış ilerleyen zamanlarda topluluk olarak

Bir fanzin çıkartma fikirleri olduğunu ve bu fanzin’in şehrin her köşesine ulaşmasını istediklerini söylüyor.Bu fanzinde yeraltı kafa yapısıyla  şehrin kokoreççisiyle ustabaşıyla bir taraftarla röportajlar yapıp bunları yayımlamak istediklerini de sözlerine ekliyor.

Etkinliklerinin sürekliliğini sağlamayı ve her seferinde yeni katılımcıları aralarında görmeyi umut ettiklerini belirten ekip önümüzdeki hafta yine Farabi Kitap Kafe’de toplanmak için sözleşerek yaklaşık 2 buçuk saat süren söyleşiye son verdi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here